Güngördü, “Türkiye’de yaklaşık iki yatırımımız mevcut. Bunlardan biri paslanmaz çelik tesisi, diğeri ise çelik servis merkezidir. Ancak bugün esas konumuz, çelik sektöründe veri yönetimi. Çünkü rekabet artık yalnızca üretim kapasitesiyle değil, doğru ve hızlı veriyle de şekilleniyor” sözleriyle sunumuna başladı.
Güngördü, fiyat dalgalanmalarından tedarik zincirine, karbon emisyon raporlamalarından müşteri analizlerine kadar pek çok alanda veriye dayalı kararların şirketlerin stratejik yol haritalarını belirlediğini ifade etti. “Veri üretimindeki eksiklikler, maliyetleri artırırken fırsatları da görünmez kılabiliyor. O yüzden dünyadaki veri köprülerinden ve bunların çelik sektörüyle nasıl ilişkili olduğundan bahsedeceğim” dedi.
Veri köprülerinin rolü
Verinin yalnızca rakamlardan ibaret olmadığını vurgulayan Güngördü, ham madde tedarikinden müşteri ilişkilerine kadar tüm sürecin verilerle şekillendiğini kaydetti. Bu noktada endüstriyel dernekler ve enstitülerin köprü görevi gördüğünü belirterek, “Bu kurumlar tedarikçiyi, üreticiyi, müşteriyi ve politika yapıcıyı aynı masa etrafında buluşturuyor. Ortak veri standartları oluşturuyor, iş birliği platformları düzenliyor, rehber dokümanlar hazırlıyor ve politika savunuculuğu yapıyor” dedi.
Güngördü, güçlü veri altyapısına sahip ülkelerden örnekler vererek, Brezilya’da Çelik Enstitüsü tarafından hazırlanan tabloların ürün bazında görünür çelik tüketimini gösterdiğini aktardı. Bu tablolar sayesinde hangi sektörde daralma ya da genişleme olduğu anlaşılabiliyor. Ancak bu verilerin reel tüketimi değil, stok değişimlerini de hesaba katan görünür tüketimi yansıttığını belirtti.
Avrupa Birliği’nde ise reel çelik tüketiminin hesaplandığını söyleyen Güngördü, EUROFER’in ayrıca sektör bazlı çelik tüketim projeksiyonlarını entegre ettiğini vurguladı. Japonya’da ise Japonya Demir Çelik Federasyonu’nun sektörel çelik tüketim rakamlarını düzenli olarak yayınladığını ifade etti.
kapasite kullanım oranları ve tesislerin yaşı
Güngördü, özellikle kapasite kullanım oranlarının sektör için kritik bir gösterge olduğunu söyledi:
“Sektörümüzü ilgilendiren en önemli indikatörlerden biri kapasite kullanım oranıdır. Bu oran ABD Demir Çelik Enstitüsü tarafından haftalık olarak yayınlanır. Genel kabul, sağlıklı bir sektör için bu oranın %75’in altına düşmemesidir. Kapasite kullanım oranları bize bugünün tablosunu gösteriyor. Peki bu kapasite ne kadar modern, ne kadar yeşil dönüşüm altında? İşte burada tesislerin yaş dağılımı kritik bir göstergedir.”
Türkiye örneğini paylaşan Güngördü, yaklaşık 12 milyon tonluk demir-çelik üretim kapasitesinin 20 yaşın altında olduğunu, geçen yılki toplam 37 milyon ton üretimin %32’sinin genç tesislerden geldiğini aktardı. Buna karşılık Fransa’da 40 yaşın altında kurulu tesis bulunmadığını hatırlattı.
Yeşil çelik bağlamında yapılacak olası bir maliyet çalışmasında tesislerin yaş dağılımının önemini vurgulayan Güngördü, Türkiye’de yaklaşık 14 milyon tonluk yeniden hadde kapasitesi bulunduğunu, bunun 7,5 milyon tonunun 15 yaşın altında olduğunu söyledi. “Çok yeni ve genç tesislere sahibiz. Ancak kaynak bulmak istediğimizde veriye erişim sıkıntısı yaşıyoruz. Veri bankası dediğimiz bu tarz verilere ulaşmak hâlâ mesele” dedi.
Ticaret politikaları ve veri altyapısı
Veri altyapısı güçlü ülkelerde ticaret politikalarının çok daha hızlı işlediğini belirten Güngördü, son ticaret soruşturmalarını örnek verdi: “ABD’de korozyona dayanıklı çeliğe açılan soruşturma 8 ayda tamamlandı. AB’de bu süre 10 ay, Japonya’da 12 ay, Brezilya’da ise 11-12 ay. Ayrıca bu ülkelerde geçici önlem kararları devreye giriyor. Bu kararlar çıktığında ilgili ürünün ithalatı fiilen bitiyor.”
En korumacı Pazar Japonya
Sunumda en çarpıcı örneklerden biri Japonya oldu. Güngördü, Japonya’nın en korumacı pazarlardan biri olduğunu, 2024 yılında 84 milyon ton çelik ürettiğini, yarı mamul hariç yalnızca 5 milyon ton ithalat yaptığını ve 32 milyon ton ihracat gerçekleştirdiğini belirtti. İhracatın ithalatı karşılama oranı yarı mamul dahil %400’e ulaşıyor.
Buna rağmen Japonya son iki yılda 7 ticaret soruşturmasına maruz kaldı. Güngördü, “Çin’den sonra en fazla ticaret soruşturmasına uğrayan ülke Japonya oldu. Korumacı politikalar kısa vadede etkili olabilir, ancak uzun vadede strateji güncellenmezse etkisini kaybeder. Bu da ihracatta pazar payı kaybına ve atıl kapasite sorununa yol açar” diye konuştu.
Güngördü sunumunu şu sözlerle tamamladı:
“Veri altyapısı güçlü ülkeler, ticaret politikalarını daha hızlı, şeffaf ve öngörülebilir biçimde yönetebiliyor. Veri tabanı ve analizleri, kapasite yönetiminden geleceğe yönelik yatırımlara kadar her alanda doğru planlama yapılmasını sağlıyor. Ancak yalnızca korumacı önlemlerle yetinmek yeterli değil. Orta ve uzun vadede sürdürülebilir bir strateji geliştirilmezse, sektör kırılgan bir yapıya sürüklenir.”
Comments
No comment yet.