WV Stahl, Temmuz 2025 tarihli pozisyon belgesinde, hidrojen pazarının büyümesini engelleyen en büyük yapısal sorunlardan birinin, üretici ile alıcı arasında güvenli ve sürdürülebilir sözleşmelerin kurulamaması olduğunu belirtti.
WV Stahl’a göre çelik sanayi, Almanya’da sadece endüstriyel değer zincirinin temelini oluşturmakla kalmıyor, aynı zamanda iklim nötrlüğüne geçişte kilit bir rol oynuyor. Sektörün yıllık 50 ila 55 milyon ton CO₂ emisyonu ile Almanya’daki toplam endüstriyel emisyonların yaklaşık yüzde 30’unu ve ülke genelindeki toplam emisyonların yüzde 7’sini oluşturduğu ifade edildi. Bu nedenle çelik üreticileri, karbon salımını yüzde 95’e kadar azaltabilecek doğrudan indirgeme tesislerine (DRI) yöneliyor.
İlk DRI tesislerinin 2026’dan itibaren devreye alınması beklenirken, bu tesislerin ilk aşamada doğalgaz ile çalışarak klasik yüksek fırınlara kıyasla yüzde 60 oranında emisyon azaltımı sağlayacağı, ancak uzun vadede tamamen hidrojenle çalışması hedeflendiği bildirildi. Bu dönüşümle birlikte sektörün yıllık birkaç yüz bin ton yeşil hidrojen ihtiyacı doğacak.
WV Stahl, hidrojen pazarında yaşanan üç temel sorun nedeniyle çelik üreticilerinin bu ihtiyacı karşılamada büyük zorluk yaşadığını belirtti:
-
Hidrojen üretim altyapısının yurt içinde ve dışında hâlâ yetersiz olduğu ve gerekli iletim hatlarının (örneğin Almanya çekirdek şebekesi veya AB Hidrojen Omurgası) kurulmasında gecikmeler yaşandığı,
-
Yenilenebilir hidrojenin yüksek elektrik fiyatları, katı RED II kuralları (additionality, zaman uyumu) ve türev ürünlerin (ör. amonyak) belirsiz tedarik zinciri nedeniyle çok pahalıya mal olduğu,
-
Hidrojen üreticilerinin uzun vadeli satış sözleşmeleri yapacak güvenli alıcı bulamadığı; çünkü üretici ve tüketici tarafında sözleşme riskinin kamu tarafından garanti edilmediği.
Bu belirsizlik ortamının yatırımcıları caydırdığı ve yeşil hidrojen projelerine girişimi yavaşlattığı vurgulandı. WV Stahl, özellikle bu üçüncü yapısal sorunun doğrudan politik destekle giderilebileceğini savundu. Uzun vadeli hidrojen tedarik sözleşmelerinin gerçekleştirilmesi için devlet güvencesiyle finansal teminat sağlanması gerektiği belirtildi. Bu güvencelerin devlet destekli Aval kredileri veya H2Global gibi mekanizmalar yoluyla sağlanabileceği kaydedildi.
WV Stahl, H2Global mekanizmasının bu süreçte etkili bir araç olabileceğine dikkat çekti. Hintco tarafından uygulanan bu model, yüksek üretim maliyetleri ile düşük ödeme kapasitesi arasındaki farkı kamu kaynaklarıyla dengeleyen bir “Contracts-for-Difference” sistemine dayanıyor. Ancak hâlihazırda yapılan H2Global ihalelerinde sektör ayrımı yapılmadığı, bu nedenle küresel rekabet baskısı altındaki çelik sektörü gibi enerji yoğun alanların dezavantajlı konuma düştüğü belirtildi.
WV Stahl, bu mevcut mekanizmanın sektör özelinde daha etkin kullanılabilmesi için şu adımların atılmasını önerdi:
-
Uzun vadeli üretici sözleşmeleri ile hidrojen üreticilerine planlama ve yatırım güvenliği sağlanırken, çelik şirketlerine kısa vadeli ve esnek alım koşulları sunulmalı. Böylece üretici ve tüketici arasındaki sözleşme uyumsuzluğu aşılabilir.
-
H2Global, kamu fonlarıyla fiyat farklarını dengeleyerek hidrojenin fiyat riskini azaltmalı. Gelecekteki ihalelerde, daha önceki piyasa sonuçlarına dayalı referans fiyat sistemi uygulanarak yatırımcı ve fon sağlayıcılara öngörülebilirlik sunulabilir.
-
Çelik sanayisine özel “teşvik ihaleleri” (Förderlose) hazırlanmalı. Bu teşvikler, ürün özelliklerini (ör. RFNBO uyumlu gaz hidrojen), teslimat yerini (ör. Almanya), hedef alıcı grubunu (ör. çelik şirketleri) ve ödeme teminat koşullarını net şekilde tanımlamalı.
-
H2Global’ın diğer destek mekanizmalarıyla (örneğin iklim koruma sözleşmeleri, yatırım teşvikleri) çakışmadan birlikte çalışabilir hale getirilmesi sağlanmalı.
-
Geçiş döneminde amonyak gibi hidrojen türevleri de teslimat seçeneklerine dahil edilmeli, aynı zamanda küresel tedarik olanakları sürdürülebilirlik kriterleri çerçevesinde açık tutulmalı.
Pozisyon belgesinin sonunda WV Stahl, Alman hükümetine üç temel politika önerisinde bulundu:
-
H2Global gibi mekanizmalar için kamu fonlarının artırılması ve büyük ölçekli tedarik sözleşmelerinin yapılabilmesi için yasal ve finansal altyapının oluşturulması,
-
Çelik sektörüne özel teşvik ihalelerinin tasarlanarak hayata geçirilmesi,
-
Hidrojen tedarik sözleşmeleri için devlet destekli garantiler sunulması. Bu garantiler, federal hükümetin mevcut büyük kefalet programı kapsamında Aval kredileri, vadeli mal satış sigortaları ya da yurt içi işlemleri kapsayacak şekilde genişletilmiş H2Global gibi araçlar yoluyla sağlanabilir.
WV Stahl, çelik sanayisinin yeşil dönüşümünde hidrojenin vazgeçilmez bir rol oynadığını, ancak bu fırsatın değerlendirilebilmesi için sektör, politika ve finans kurumlarının birlikte hareket ederek yatırım ve fiyat istikrarını sağlayacak bir çerçeve oluşturması gerektiğini vurguladı.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı