Firmanızın faaliyetleri hakkında bilgi alabilir miyim?
Biz Metal Yapı Holding’in bünyesinde yer alan Eng Metal Yapı şirketiyiz. Genelde yapısal çelik ve mimari çelik kısımlarında ve makine sektöründe de yaptığımız çelik konstrüksiyon işlerimiz, otomasyon işimiz var.
Son dönemde yaptığınız işlerden, hizmet verdiğiniz sektörlerden bahsedebilir misiniz?
Şu anda en göz önünde olan Çamlıca’da yaptığımız televizyon kulesi diyebilirim. Oradaki antenin yapım metodu, anten dış kabuğunun geçici yapılarının tasarımını bizzat üstlendik. Antenin montajını ve imalatını da bizzat üstlendik. Dış cepheyle ilgili olarak da danışmanlık hizmeti sağladık.
Biz Eng Yapı olarak Metal Yapı holding bünyesindeyiz. Yönetim kurulumuzda 4 kişiden oluşuyor. Metal Yapı Ceo’su Bülent Özgül, Eng Metal Yapı Ceo’su Selami Gürel ve genel müdürümüz İsmail Çınar ve yönetim kurulu üyemiz Bahadır Dönmez. Ben inşaat mühendisiyim aynı zamanda şu an proje yöneticisiyim.
Projeden bahsedebilir misiniz?
2019 Afrika Uluslar Kupası Kamerun’da yapılacak. Afrika Oyunları için Kamerun hükümetinin belirli yatırımları oluyor. Bu yatırımların bir kısmını Kanada hükümeti sponsor olmuş durumda. Bizim de şu an çalıştığımız Kanadalı bir firma, mevcut bir stadın genişletilmesi ve modernize edilmesi anlamında çalışmalar yürütüyor. Biz de bu konuda onlara destek veriyoruz.
Türkiye’de genel anlamda bina profilini nasıl buluyorsunuz?
Şunu söyleyebilirim, çelik yapı dediğimizde projelendirmesi, sahaya gitmesi, uygulanması anlamında betonarmeye göre çok daha fazla süreç alan bir şeyden bahsediyoruz. Kullandığınız profillerin çoğu Türkiye’de bulunabiliyor, bir kolon profilinin ya da geniş açıklıkta bir şey geçmek istiyorsanız bir makasın imal edilmesi ya da o profil Türkiye’de bulunmuyorsa ithal edilmesi bunlar uzun zamanlar alıyor, projelendirme aşamasında da böyle. Genelde daha maliyetli olduğunu da söyleyebiliriz, insanların betonarmeyi bu kadar sık kullanmasını da bu şekilde açıklayabiliriz. Bizim sektörde bir şehir efsanesi vardır, çeliğin daha hızlı olduğuna dair. Çeliğin montaj kısmı hızlıdır ancak imal edilme ve projelendirme aşamasında betonarmeye göre daha fazla vakit alır. Şöyle düşünebilirsiniz, nasıl İKEA’ya gidip modüler bir ürünü dikkatlice alıp, parçalarını toplayıp evde monte ediyorsanız aynı hassasiyetin çelikte de olduğunu düşünün. Montajın hızlı ve doğru yapılabilmesi için projelendirme aşamasında çok hassas bir çalışma gerektiriyor.
Kamusal binaların çelik yapı olarak inşa edilmesi ve bunun teşviki 19. Yapısal Çelik Zirvesi’nin gündemine oturan konulardan biriydi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bu konuda önemli olan nokta şu, bu bina neye hizmet edecek… Standart bir ofis binasını özellikle çelik yapmanın gereği nedir, bu tartışılır… Ama büyük bir gösteri merkezi ya da konferans salonunun çelik yapılması daha uygun olacaktır. Zaten bununla ilgili çalışmalar da yürütülüyor şu anda, İstanbul’daki yeni havalimanının terminalinde betonarme kısım çok az, bütün cepheler ve çatı komple komple çelik olarak tasarlandı. Yine yapımı süren Atatürk Kültür Merkezi’nin de çok büyük bir kısmı çelikten yapılacak. Yani kullanım amacına uygunluğuna, fizibilitesine doğru bakmadan, kamuya ait tüm inşaatlarda artık çelik kullanalım demek yanlış bir politika olacaktır.
Ekonominin olumsuz gidişatı sizi ve sektörünüzü ne derece etkiledi?
Ekonomiden etkilenmeyen bir sektör var mıdır bilemiyorum ancak biz uluslarası alanda daha fazla çalışma yürüten bir firma olarak, yerel piyasada olan gelişmelerden, küresel pazarda olabilecek herhangi bir gelişmeden daha fazla etkilenmiyoruz.
Peki, olumlu bir etki yaratmış olma ihtimali var mı sizce, uluslarası alanda çalışma yürüten firmalar açısından? Malum döviz kuru ters bir etki yaratıyor…
Bir fiyat avantajı sağladığını söylemek zor çünkü bizim girdilerimizin birçoğu yine dolar cinsinden gerçekleşiyor. Çelik ham maddesi, boya, montajda kullandığınız cıvata vs… Tüm bunların girdileri yine dolarla sağlanıyor. Onun dışında diğer maliyetler işçilik giderleri, diğer inşaat malzemeleri gibi giderlerin de bütçemizdeki payı nispeten az olduğundan bizim firmamız için nötr bir etki yaratıyor demek daha doğru olur.
Yabancı yatırımcıyla etkileşiminizi neye bağlıyorsunuz, başarınızın sırrı nedir?
Firma özelinde konuşursam, bizim yurt dışındaki iş ağımızı bu kadar genişletebilmemizin sebebi, projelendirme aşamasında çalışan çok sağlam bir ekibimizin olması, çok ciddi bir bilgi birikim söz konusu. Açıkçası bu insanları cezp ediyor. Bir firmanın yurt dışında iş alabilmesinin temel dayanağı da bu aslında. Türkiye’yi kapalı bir pazar olarak düşündüğünüzde, yurt dışından iş yapmak için gelmiş, Türkiye’de doğru şirketi arayan biri sizin rakiplerinizden farkını çok rahat görebiliyor. Sizin o noktada tüm bilgi birikiminizi, Ar-Ge’nizi sunmanız ve aradan sıyrılmanız gerekiyor. Referanslarınız, önceden yaptığınız işler de o anlamda çok etkili oluyor. Örnek verecek olursam, Avm cephe ve tavanlarındaki ışıklıklar, single layer’larla ilgili işleri hızlı yapabilme kabiliyetimiz var. Global ölçekte bunu yapabilen firma sayısı çok çok az ve böyle bir iş olduğu zaman müteahhit firmalar nereye gideceklerini çok iyi biliyorlar. Bu da bize ciddi bir fiyat avantajı sağlıyor. Ayrıca bununla ilgili yaptığımız yazılımlar, geliştirdiğimiz process’ler de mevcut.
Son olarak bir inşaat mühendisi olarak inşaat sektörünün dijitalleşmesi dâhilinde BIM teknolojisi hakkında neler söylersiniz?
Aynı zamanda bir yazılımcı olarak şunu söyleyebilirim, BIM’den önce sadece iki boyutlu çizimler üzerinden insanların birbiriyle iletişim kurması gerekiyordu, bunun için bir ortak platform vardı. Günün bilgisayar kapasiteleri düşünüldüğünde iş çizimden, bütün bir binanın bilgisayar üzerinde modellemesine dönüştü. Bir şeyi çizmek değil modelleme yapabilmek daha kritik hale geldi. İnşaat mühendisleri olarak bizde, mimarlar da artık tek tek kat planı çizmek yerine tüm binanın modelini çıkarıp oradan kat planlarını direkt olarak çıkarabiliyorlar. Ben buna yeni bir icat, yenilikten ziyade sürecin getirdiği bir gereksinim olarak bakıyorum. Bilgisayarların işlemci hızları, ekran kartları ve veri kapasitelerinin geldiği nokta, bina modellemenin ihtiyaç duyduğu big data’ların saklanabilmesi açısından doğal bir sürece soktu bizim işimizi.
Bu teknolojide drone’ların kullanıldığını da duymuştum…
Evet, onunla ilgili çok ilginç çalışmalar var, çok geniş araziye yayılmış tarihi kalıntıların drone’lar ile lazerle üç boyutlu taraması yapılıyor. Bu verilerin render’ları alınıp içerisine hiç girmeden üç boyutlu olarak modelleme imkânınız oluyor böylece. Avrupa’da yaygınlaşmaya başlayan bir teknoloji hatta Microsoft’un buna özel yaptığı yazılımlar da mevcut bildiğim kadarıyla.
Türkiye’nin bu noktaya ulaşması ne kadar süreç alacak sizce? Bu konudaki eksiğimiz teknoloji eksikliğinden mi kaynaklanıyor yoksa o teknolojiyi kullanacak personel anlamında mı yetersiz kalıyoruz?
Şimdi böyle teknolojilerin kullanılması için biraz da talep oluşması gerekiyor aslında. Bu talep oluştuktan sonra bunun eğitimini almış kalifiye eleman da yetişecektir, gerekli teknolojide bu şekilde sağlanacaktır. Türkiye’de böyle bir talebin olduğunu söylemek konusunda çekinceliyim. Özel sektörden ziyade devletin teşvik sağlayabileceği bir konu bu.
Merve Totaş
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı