İran’ın İsrail ile artan gerilimi, enerji maliyetlerini yükseltirken lojistikte de aksaklıklara yol açıyor. Bu gelişmeler, piyasa fiyatlarına doğrudan baskı oluşturuyor. Bu çerçevede, İran’ın petrol gelirlerine olan yüksek bağımlılığını azaltmak amacıyla madencilik sektörünü öncelik haline getirdiği görülüyor. Hükümet, demir cevheri, bakır, çinko ve boksit gibi metallerin üretimini artırarak bu alanı dış ticarette güçlü bir gelir kalemi haline getirmeyi hedefliyor. Ülke, hem hammadde üretimini artırmayı hem de rafine ürünlerle ihracat gelirini büyütmeyi amaçlıyor.
İran’da çelik üretimi büyük ölçüde elektrik ark ocaklarına dayalı sistemlerle yürütülüyor. Yıllık yaklaşık 15 milyon ton ham çelik üretimi yapılırken, demir cevheri rezervi 3.8 milyar ton seviyesinde bulunuyor. Bakır açısından ise İran, dünya rezervlerinin yaklaşık %5’ine sahip. Bu kaynaklar özellikle Çin ve Orta Doğu ülkelerine yapılan ihracatta önemli bir yer tutuyor.
Fakat dalgalı petrol gelirleri, küresel yaptırımlar ve Orta Doğu'da artan jeopolitik gerginlikler, İran’ı madenciliğe yönlendiriyor. Gelir kaynaklarını çeşitlendirmeyi ve ihracat pazarlarını genişletmeyi hedefleyen ülke, çelik, alüminyum, çinko ve bakır gibi metallerde hem üretim hem de işleme kapasitesini artırıyor. Bu strateji, İran’a yaptırımlara karşı daha dirençli, ihracata dayalı bir ekonomik model oluşturma imkânı sunuyor. Özellikle Çin gibi sanayi altyapısı güçlü ülkelere yapılan ihracatlar, bu dönüşümün önemli bir destekçisi konumunda.
İran, madenciliği ekonomik bir çıkış yolu olarak benimserken, bölgedeki siyasi risklerin çelik piyasasında kırılganlığı artırdığı da dikkat çekiyor. Her ülkenin kendi piyasa dinamikleri farklılık gösterse de, genel görünümde belirsizlik ve ani dalgalanma riskinin ön planda kalmaya devam etmesi bekleniyor.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı