Çelik Dış Ticaret Derneği tarafından düzenlenen ve düzenli olarak yapılan “Söz Sizde – Çelik Sohbetleri” nin bu günkü webinarında “Değişen Dengeler, Yeni Fırsatlar: Çin-ABD Geriliminde Küresel Ekonomiye Bakış” konusu ele alndı.
Webinarın moderatörlüğünü Ege Çelik Yönetim Kurulu Üyesi Mete Bülent Adalı üstlenirken, ilk konuşmacı olan Girişimci ve Dış Ticaret Uzmanı Zuhal Mansfield, Türkiye için doğabilecek stratejik fırsatlara dikkat çekti.
Mansfield, konuşmasında küresel ticaretin doğusunda yaşanan gelişmelerin Türkiye'ye özellikle maden ve metal sektörlerinde önemli avantajlar sunabileceğini vurguladı. Türkiye’nin coğrafi olarak Çin’e ABD’ye kıyasla daha yakın olduğunu hatırlatan Mansfield, bu durumun lojistik maliyetlerde önemli bir rekabet avantajı sağladığını belirtti. Ayrıca Türkiye'nin ürün çeşitliliği ve zengin maden kaynakları açısından güçlü bir potansiyele sahip olduğunu aktaran Mansfield, “Çin'in özellikle yeşil enerji ve otomotiv sektörlerinde artan talepleri, Türkiye için önemli fırsat kapıları aralıyor. Ayrıca, Türkiye'nin Çin’le olan siyasi ilişkilerinin dengeli ve pragmatik ilerliyor olması da büyük bir avantaj” dedi.
"Kritik Madenlerde Türkiye Öne Çıkıyor"
Zuhal Mansfield, Çin’in dünya genelinde stratejik maden sahalarında yatırım yaptığını, ortaklıklara açık ve fırsatlara duyarlı bir ticaret modeli benimsediğini belirterek, Türkiye’nin bu bağlamda çekici bir ülke haline geldiğini söyledi. Yarı işlenmiş hammadde ihtiyacında Türkiye’nin önemli bir rol oynayabileceğini kaydeden Mansfield, çelik levhalar, kablolar ve işlenmiş alüminyum gibi ürünlerin alternatif pazarlarda öne çıkabileceğini ifade etti.
"Fiyat Değil Kalite ve Güven Öne Çıkıyor"
Çin ile kurulacak ticaret ilişkilerinde artık sadece fiyatın değil; kalite, güvenilirlik ve sürdürülebilirlik belgelerinin daha fazla önem taşıdığını vurgulayan Mansfield, “Çin eski Çin değil. Bugün kalite sertifikasyonları ve sürdürülebilirlik belgeleri, Çinli alıcılar için vazgeçilmez hale geldi. İlişkilerde uzun vadeli güvenin tesis edilmesi gerekiyor. Biz bugüne kadar daha çok fiyat odaklı gibi göründük ama artık bu yaklaşımı değiştirmemiz lazım,” ifadelerini kullandı.
"Türkiye Bor ve Kromda Dünya Lideri"
Türkiye'nin sahip olduğu değerli maden kaynaklarına da dikkat çeken Mansfield, “Dünya bor rezervlerinin yüzde 73’ü Türkiye’de bulunuyor. Bu, küresel rekabette elimizi güçlendiren çok stratejik bir unsur. Ancak katma değeri yükseltmek için bor türevlerine yatırım çekmemiz gerekiyor” dedi. Krom konusunda da benzer bir tablo çizerek, “En kaliteli krom cevheri Türkiye’de bulunmasına rağmen fiyatları Afrika ülkeleri belirliyor. Tüm sektör temsilcilerinin bu konuda ortak bir stratejiyle hareket etmesi şart,” uyarısında bulundu. Mansfield, doğrudan krom yerine ferro krom ihracatının daha mantıklı bir tercih olacağını da sözlerine ekledi.
"Bakır, Çinko ve Alüminyumda Niş Pazar Fırsatları"
Türkiye’nin yarı işlenmiş bakır rezervlerine sahip olduğunu, ancak bu alanda yatırım eksikliği bulunduğunu belirten Mansfield, Çin’de bu tür ürünler için niş pazarlar bulunduğunu ve Çinli yatırımcıların Türkiye’ye çekilebileceğini vurguladı. Ayrıca Kayseri çevresinde büyük çinko rezervleri bulunduğuna işaret ederek, “Çinko, hem pil teknolojilerinde hem inşaatta önemli bir hammadde. Bu alan da yatırım çekmek için ciddi bir fırsat sunuyor” dedi.
Alüminyum sektöründe ise Türkiye’nin güçlü bir üretim kapasitesine sahip olduğunu hatırlatan Mansfield, düşük karbonlu üretimin önemine dikkat çekti. “Çin, karbon emisyonlarını azaltmak için düşük karbonlu alüminyum arıyor. Türkiye’nin bu alanda üretim yapması ve sertifikalı ürünlerle Çin pazarına girmesi mümkün. Ancak Çin’in kullandığı sosyal medya ve iletişim platformları farklı, onların kendi mecralarında görünür olmak gerekiyor,” diyerek dijital erişime de vurgu yaptı. Mansfield ayrıca, Çin ile yapılacak ticarette ihracat sigortasının hayati öneme sahip olduğunu söyledi.
"Çin’in Bölgesel Talepleri ve Ürün Haritası"
Çin’in farklı bölgelerinde değişen ürün taleplerine de değinen Mansfield, Türkiye'den hangi ürünlerin hangi bölgelere gönderilebileceğini şöyle özetledi:
-
Guangzhou: Rafine bakır, çelik ve bakır malzemeleri için ideal bir bölge. Hızlı teslimat ve yüksek kalite beklentisi mevcut.
-
Şanghay: Lojistik ve ithalat-işleme merkezi olarak öne çıkıyor. Ferro krom, paslanmaz çelik, bor türevleri ile cam ve seramik ürünleri bu bölgeye ihraç edilebilir.
-
Pekin: Ağır sanayi projeleri için uygun. Demir-çelik ürünleri, inşaat profilleri ve alüminyum levhalar için yüksek talep var.
-
Sichuan ve Chongqing: Elektrikli araçlar için bakır, krom ve alüminyum gibi hammaddelere ihtiyaç duyan önemli sanayi merkezleri. Ancak bu bölgelere yönelik nakliye maliyetlerinin dikkatli hesaplanması gerekiyor.
"İnşaat Demiri, Alüminyum ve Katma Değerli Ürünler Öne Çıkıyor"
Türkiye’nin inşaat demiri ve profil üretiminde Çin’le rekabet edebilecek düzeyde olduğunu belirten Mansfield, “Çin inşaatta dünya lideri, biz ise ikinci sıradayız. Çin kendi iç pazarında yavaşlarken, bizimle uluslararası projelerde iş birliği yapma potansiyeli çok yüksek. Yarı alaşımlı ürünlere yönelmemiz, bu pazarda avantaj sağlayacaktır” dedi.
Son olarak Zuhal Mansfield, Çin ile başarılı bir dış ticaret için stratejik iş birlikleri, kaliteli ve sertifikalı üretim, dijital görünürlük ve güvenilir lojistik süreçlerinin hayati olduğunu belirtti. "Türkiye'nin sahip olduğu potansiyeli doğru stratejilerle değerlendirebilirsek, Çin-ABD geriliminden doğan küresel dengelerde önemli bir aktör haline gelebiliriz" diyerek sözlerini tamamladı.
Zuhal Mansfield’ın dikkat çektiği en önemli başlıklardan biri de nadir toprak elementleriydi. Mansfield bu elementlerin sadece teknolojik birer bileşen olmadığını, aynı zamanda küresel stratejik bağımlılığın anahtarı olduğunu belirtti:
“Bir Tesla motorunun kalbinde de, bir F-35 savaş uçağında da nadir toprak elementleri var. Bunlar olmadan yüksek teknolojili üretim mümkün değil. Bu artık mühendislikten çok, stratejik bir bağımlılık meselesi. Çin, bu zinciri tesadüfen kurmadı; dünyayı bu elementler üzerinden kendine bağladı. Teknoloji sadece üretmekle değil, bağımlılık yaratmakla da ilgilidir.”
Mansfield, Çin’in Bayan Obo madeninde oluşan radyoaktif atık göllerine dikkat çekerek, bu tür üretim süreçlerinin doğaya verdiği zararın da altını çizdi: “Madencilikte her kazı doğaya müdahale demektir. Ancak bu zararı minimize etmek, sürdürülebilirliği esas almak artık zorunluluk. Bugün dünya nüfusu 8,5 milyara ulaştı; cep telefonu kullanıcıları ise 4,5 milyarı geçti. Her bir telefon, her bir elektrikli motor ya da savunma sanayi ürünü bu elementlere bağımlı. Çin artık bu malzemeleri ‘sana vermeyeceğim’ diyerek kartını oynuyor. ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri bunun farkında ve strateji belgelerinde artık bu elementler yer alıyor.”
Mansfield, bu bağlamda geri dönüşümün hayati bir öneme sahip olduğunu belirtti. Apple gibi teknoloji devlerinin eski iPhone’lardan nadir elementleri geri kazanmaya başlamasının bu konuda öncü bir adım olduğunu söyledi: “Artık dünya ikiye ayrılacak: Gelecek ya elementin olacak ya zekânın. Ama en önemlisi, bu elementlerin arkasındaki görünmeyen sistemleri görebilmek. Biz de bu yarışta yerimizi almalıyız. Geri dönüşümü göz ardı etmeden, sürdürülebilir madencilikle bu savaşın kazananı olabiliriz.”
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı