METEM tarafından organize edilen etkinliğin açılış günü, Türkiye çelik sektörünün mevcut durumu ve geleceğine yönelik önemli mesajlara sahne oldu. 'Çelik Sektörünün Mevcut Durumuna Kapsamlı Bir Bakış' panelinde konuşan Çolakoğlu Metalurji Genel Müdürü Uğur Dalbeler, sınırda karbon düzenleme mekanizmasından enerji maliyetlerine, emisyon hesaplamalarından üretim stratejilerine kadar pek çok konuda dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu.
“Kapsam genişledikçe işler karmaşıklaşıyor”
Panelde yaptığı konuşmada, Avrupa Birliği’nin uygulamaya koymayı planladığı Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması'na (SKDM) ilişkin değerlendirmelerde bulunan Dalbeler, “Bir problemi çözmek istiyorsanız önce basitleştirin. Kapsamı ne kadar genişletirsek işler o kadar karmaşık hale geliyor. SKDM de bu anlamda Avrupa'nın yarattığı bir belirsizlik. Ne tam anlamıyla ne olacağı belli ne de nasıl ilerleyeceği. Bu nedenle bu konu netleşmeden üzerine tartışmak yerine, Türkiye olarak kendi pozisyonumuza odaklanmamız daha doğru” dedi.
“Türk çelik sektörü dünya ortalamasının altında karbon salıyor”
Dalbeler, Türkiye’nin mevcut çelik üretim yapısının çevresel anlamda avantajlı bir pozisyonda olduğunu belirtti. Türkiye’de üretilen bir ton çeliğin karbon emisyonunun dünya ortalamasının çok altında olduğunu vurgulayan Dalbeler, “Çelik üretiminde karbona ihtiyacımız var ve bu kaçınılmaz. Ancak Türkiye bu konuda önemli bir avantaja sahip. Bizim sektörümüz, dünyadaki en düşük emisyonlu üretimlerden birini gerçekleştiriyor. Yıllardır bu alanda ciddi mesai harcıyoruz” şeklinde konuştu.
“Hurda miktarı yassı üretim için yeterli değil”
Hurda çelik üzerinden yapılan üretimin sınırlı potansiyeline de değinen Dalbeler, “Bugün dünyada 1,8 milyar ton çelik üretiliyor ve bunun üçte ikisi cevherden üretiliyor. Hurda tüketimi belirli bölgelerde yoğunlaşmış durumda ama yassı ürün üretimi için bu hurda miktarı yeterli değil. Avrupa her yere ark ocağı kurmak istiyor, ancak hurdanın büyük kısmı uzun ürün üretimine gidiyor” değerlendirmesinde bulundu.
“Çözüm, yüksek fırınlardaki emisyonu azaltmak”
Dalbeler, sektörde gerçekçi ve bilimsel çözümlere odaklanılması gerektiğini belirterek, “Uzak Doğu ülkeleri bu konuda daha net adımlar atıyor. Yüksek fırınların oluşturduğu emisyonları nasıl azaltabileceklerine odaklanıyorlar. Avrupa ise hurda ile üretimi artırmaya çalışıyor ama hurda sınırlı. O yüzden biz de gerçekçi olmalı ve çözümü nerede aramamız gerektiğine odaklanmalıyız” dedi.
“Karbonu yeniden kullanmak mümkün olabilir”
Konuşmasında karbon yakalama ve yeniden değerlendirme teknolojilerine de değinen Dalbeler, “Yüksek fırınlarda ton başına karbon emisyonu 2.2 ton seviyesinde. Bu rakamın 2030'da 2 tona, sonrasında ise 1.8’e düşmesi öngörülüyor. Ancak çelik üretiminin de artacağı düşünüldüğünde, emisyon sabit kalacak. Burada ikinci önemli adım ise karbonu yakalayıp yeniden değerlendirmek olabilir” diye konuştu.
“Verimliliği artırmalı, emisyonu sınırlandırmalıyız”
Dalbeler, sektörün verimliliğini artırmaya yönelik çalışmalara öncelik verilmesi gerektiğini belirterek, “Çeliği üretirken ve tüketirken verimliliği artırabilirsek ihtiyaç duyduğumuz miktar da azalır. Ayrıca, trafikte emisyon sınırı nasıl varsa çelikte de benzer kurallar getirilebilir. Samimi ve ortak alınan kararlarla ilerlenmeli” çağrısında bulundu.
“Enerji maliyetleri ve yatırım ortamı rekabet gücünü zorluyor”
Türkiye’de son yıllarda iş gücü maliyetlerinin ve enerji fiyatlarının ciddi oranda arttığını ifade eden Dalbeler, bu durumun küresel rekabet gücünü olumsuz etkilediğine işaret etti. “ABD ile kıyasladığımızda enerji fiyatları neredeyse iki kat. Yatırım ortamı da oldukça maliyetli hale geldi. Türkiye’de en ucuz arsa bile 500–600 dolar seviyesinde. Oysa ABD’de yerel yönetimler yatırımcıyı ayağa kalkarak karşılıyor, arsa bedelsiz veriliyor. Bizim de bu rekabetçi ortamda ayakta kalabilmemiz için yeniden düşünmemiz gerekiyor” dedi.
“SKDM’ye takılmak yerine kendi avantajımıza bakalım”
Son olarak Türkiye'nin, Avrupa pazarındaki rakiplerine kıyasla önemli avantajlara sahip olduğunu vurgulayan Dalbeler, “SKDM'yi konuşurken asıl meseleleri gözden kaçırmamalıyız. Avrupa'da birçok ülkenin enerji ve lojistik emisyonları bizden yüksek. Türkiye çelik sektörü olarak biz bu anlamda avantajlıyız. Bu nedenle pozisyonumuzu net bir şekilde analiz edip, gücümüzü nereye yönlendireceğimizi belirlememiz gerekiyor” sözleriyle konuşmasını tamamladı.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı