Şen, metal döküm sektörünün çelik ve alüminyum gibi SKDM kapsamındaki ürünlerin temel tedarikçileri arasında yer aldığını vurguladı.
Şen, metal döküm sektörünün otomotiv, beyaz eşya, savunma sanayi ve makine imalatı gibi birçok sanayi kolu için kritik bir konumda bulunduğunu ifade ederek, SKDM’nin bu alanlarda dolaylı ancak doğrudan sonuçlar doğurabilecek bir etkiye sahip olduğunu dile getirdi.
Türkiye’deki dökümhanelerin üretim yapısına da değinen Şen, sektörde faaliyet gösteren tesislerin neredeyse tamamının indüksiyon ocaklarıyla çalıştığını aktardı. Bu durumun daha düşük doğrudan karbon yoğunluğu anlamına geldiğini belirten Şen, SKDM kapsamında kullanılacak varsayılan emisyon değerlerinin sektörün teknik gerçekliğini yeterince yansıtmaması halinde, Türk döküm sanayisinin hak etmediği bir karbon maliyetiyle karşı karşıya kalabileceğini kaydetti.
Karbon ayak izi hesaplamalarındaki belirsizliklerin sektörde tedirginlik yarattığını ifade eden Şen, bu alanda henüz standartlaşmamış unsurlar bulunduğuna dikkat çekti. Doğrulayıcı kuruluşlar ve metodolojilere ilişkin netliğin sağlanmamasının, özellikle KOBİ ölçeğindeki dökümhaneler başta olmak üzere sektör genelinde ciddi bir uyum riski oluşturduğunu belirtti.
Şen, SKDM’ye uyum sürecinin sanayinin rekabet gücünü zayıflatan bir yapıda değil, düşük karbonlu üretimi teşvik eden, öngörülebilir ve adil bir çerçevede tasarlanmasının önem taşıdığını vurguladı.
Kaynak:Ekonomim
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı