Carvalho, sektörün yapısal sorunlarının derinleştiğini, ekonomik belirsizlikler ve jeopolitik gerilimlerin sektöre ekstra yük getirdiğini belirtti.
Konuşmasına OECD’nin misyonu ve tarihsel kökenlerinden bahsederek başlayan De Carvalho, Paris merkezli bu uluslararası organizasyonun temel amacının, dünya genelinde ekonomik ve sosyal refahı artıracak politika diyaloğunu sağlamak olduğunu vurguladı. “OECD, ülkelerin politika deneyimlerini paylaşmalarına, iyi uygulamaları belirlemelerine ve uluslararası alanda koordinasyon sağlamalarına olanak tanıyan bir forumdur” ifadelerini kullandı.
Çelik Komitesi’nin 1978’de krizlere karşı çözüm arayışları için kurulduğunu ifade eden Carvalho, çelik endüstrisinin her on yılda bir ciddi kriz yaşadığına dikkat çekti. “Şu an içinde bulunduğumuz kriz çok daha karmaşık ve yoğun. Sektör oyuncuları değişirken, kapasite fazlası ve devlet müdahaleleri piyasalarda ciddi istikrarsızlıklara yol açıyor” dedi.
Küresel çelik piyasalarında önemli bir rol oynayan ülkelerin, 2016’da kurulan ve fazla kapasite sorununa odaklanan Küresel Çelik Fazla Kapasite Forumu’ndan ayrılmalarının, sorunun çözümünü daha da zorlaştırdığını kaydetti. “Çin, Hindistan ve Endonezya gibi büyük üreticiler artık bu forumda yer almıyor. Bu durum, kapasite fazlasının artmasına ve piyasa dengesizliklerinin büyümesine neden oldu” diye ekledi.
OECD’nin gerçekleştirdiği son araştırmaların sonuçlarını paylaşan Carvalho, fazla kapasitenin OECD bölgesinde yaklaşık 113.000 iş kaybına yol açtığını açıkladı. Bu kayıpların sosyal etkilerinin oldukça büyük olduğunu belirten Carvalho, sektörün kârlılığının düşmesinin, gerekli yatırımların azalmasına ve karbon azaltımı hedeflerinin zora girmesine yol açtığını söyledi.
Çeliğin enerji, altyapı ve ulaştırma gibi stratejik sektörlerde vazgeçilmez bir malzeme olduğunu vurgulayan Carvalho, “Çelik sektörü sadece ekonomik güvenlik ve tedarik zinciri dayanıklılığı açısından değil, aynı zamanda toplumların refahı için de kritik önemdedir” dedi.
Ekonomik ortamın da sektör üzerindeki baskısını artırdığını belirten Carvalho, tüketici ve işletme güveninin birçok ülkede önemli ölçüde düştüğünü, devlet borçlarının yükseldiğini ve mali koşulların zorlaştığını aktardı. OECD’nin Haziran 2025 ekonomik tahminlerine göre küresel gayri safi yurtiçi hasıla büyüme beklentisinin geçen yıla kıyasla yüzde 3,3’ten yüzde 2,9’a gerilediğine dikkat çekti. ABD ve Çin ekonomilerindeki yavaşlamanın büyüme tahminlerinin düşmesinde belirleyici rol oynadığını söyledi.
Carvalho, sektörde yaşanan sorunların temelinde piyasa bozucu sübvansiyonlar olduğunu vurguladı. “Bazı ülkeler, düşük maliyetli enerji ve devlet destekleri ile piyasada yapay rekabet avantajları yaratıyor. Bu durum, verimli üretim yapan OECD ülkelerinde iş kaybına ve sektörün zayıflamasına neden oluyor” diye konuştu.
Sektörün karşı karşıya olduğu zorlukların, sadece ekonomik değil sosyal ve çevresel etkileri de olduğunu belirten Carvalho, “Bu durum, istihdamda büyük kayıplar ve karbonsuzlaşma hedeflerine ulaşmada ciddi engeller yaratıyor” dedi.
OECD’nin, uluslararası çelik piyasalarındaki bu sorunlara çözüm üretmek için politika yapıcılar ve sektör paydaşları arasında diyalog ve iş birliğini artırmaya çalıştığını anlatan Carvalho, hazırladıkları raporlar ve analizlerin, karar alma süreçlerine ışık tuttuğunu söyledi.
Konuşmasının sonunda, çelik endüstrisinin geleceği için adil rekabet ortamının şart olduğunu vurgulayan De Carvalho, “Çelik sektörü stratejik bir endüstridir ve sürdürülebilir bir şekilde varlığını devam ettirebilmesi için küresel çapta dengeli, şeffaf ve adil bir piyasa ortamına ihtiyaç vardır” dedi.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı