Öztürk, küresel ticaret dengelerinin hızla değiştiği bir dönemde Türkiye’nin acilen milli bir çelik stratejisi geliştirmesi gerektiğini vurguladı.
ABD’nin uyguladığı çelik tarifelerinin rastlantı olmadığını belirten Öztürk, özellikle Donald Trump döneminde yürürlüğe giren 232 tarifelerinin, Washington’ın çelikte tam anlamıyla kendi kendine yetebilir hale gelme amacını taşıyan uzun vadeli bir planın parçası olduğunu söyledi. Dünya ticaret kurallarının bir gecede değiştiğine dikkat çeken Öztürk, bu eğilimin farklı ülkelerde de güçlenerek “kendi kendine yeten ülke” modelinin küresel ticaretin ana akımı haline geldiğini ifade etti.
Türkiye’nin pahalı finansman, enerji ve hammadde maliyetleriyle rekabet etmek zorunda olduğunu hatırlatan Öztürk, hurdanın üçte ikisinin ithal edildiğini, işçilik maliyetlerinin de artık ucuz olmadığını kaydetti. Çin menşeli çelik ürünlerinin agresif fiyat politikasıyla Türkiye pazarını adeta “istila ettiğini” belirten Öztürk, Çin’deki çelik fabrikalarının klasik maliyet hesabı yapmadığını düşündüğünü söyledi.
Avrupa’da enerji kısıtları ve karbon baskısı nedeniyle çelik üretiminin uzun vadede sürdürülemeyeceğini ifade eden Öztürk, Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi doğalgaz zengini ülkelerin karbon avantajıyla bölgesel rakipler haline geleceğini, Türkiye’nin ise bu pazarlarda erken pozisyon almak için şirket satın alımları ve ortak yatırımlar yapması gerektiğini vurguladı.
Öztürk, çeliğin otomotiv, makine, beyaz eşya, inşaat, boru ve gemi inşa gibi stratejik sektörlerin temel girdisi olduğunu hatırlatarak, çelikte yaşanan krizlerin bu sektörleri zincirleme etkileyeceği uyarısında bulundu. Yıllardır makro tedbirler alınması gerektiğini dile getiren Öztürk, sektör kuruluşlarının tek başına çözüm üretemeyeceğini belirtti.
Kısa vadede gümrük duvarlarının sektöre soluk aldırdığını ancak bunun sürdürülebilir olmadığını ifade eden Öztürk, orta vadede rekabetçiliği artıracak üretim yapısı, enerji kontratları, hammadde tedarik zinciri ve finansman araçlarını içeren bütüncül bir dönüşüm planının zorunlu olduğunu söyledi. Aksi takdirde yarı mamul ithalatının hızla artmaya devam edeceğini kaydetti.
Türkiye’nin çelikte kendi kendine yeterli hale gelmesine yönelik kamu düzeyinde bir çalışma yapılmadığını söyleyen Öztürk, devletin kısa, orta ve uzun vadeli hedefler içeren acil bir yol haritası hazırlaması gerektiğini vurguladı. Türkiye’nin coğrafi konumu, sanayi birikimi ve pazar büyüklüğünün önemli avantajlar sunduğunu ifade eden Öztürk, bu avantajların kaybedilmemesi için milli bir çelik stratejisinin oluşturulması gerektiğini sözlerine ekledi.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı