“Karşılıklı” tarifeler kalktı, ancak sektörel tarifeler devam ediyor
Uluslararası Ticaret Mahkemesi’nin, %10 genel karşılıklı tarifelerinin uygulanamayacağına yönelik kararı, genel anlamda ABD’nin kalıcı bir genel tarife koymasının önünü kapattı. Ancak otomotiv ve çelik/alüminyum gibi sektörlere yönelik spesifik tarifeler hâlâ yürürlükte ve bu durum, ABD-İngiltere arasındaki ticaret anlaşmasını etkilemezken, AB için hala kritik bir risk teşkil ediyor. SteelRadar kaynakları, ABD’nin ticaret politikalarında hâlâ oldukça sert bir tutum izlediğini, özellikle “Section 232” olarak bilinen ve belirli ülkelerden ithalatta yüzde 50’ye varan tarifeler koyma yetkisini koruduğunu belirtiyorlar. ABD mahkemelerinin bu konuda yürütme organına geniş yetki tanıdığı, bu yüzden yeni bir ticaret savaşının kapıda olabileceği yorumları yapılıyor.
SteelRadar’a konuşan sektör temsilcileri, ABD’ye uygulanan tarifelerin ödemesinin, ithalatçı firma/şirket tarafından yapıldığının da unutulmaması gerektiğini vurguluyor. Uluslararası bir mahkemenin bu tarifeleri haksız veya yasa dışı bulması durumunda, diğer ülkelerin doğrudan bir tazminat ya da geri ödeme almadığı da önemli bir detay olarak dikkat çekiyor.
Türk çelik sektörü ABD gümrük vergileri nedeniyle kritik bir sınavda
Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Ertan, ABD’nin Türk çeliğine yönelik gümrük vergilerini yüzde 25’ten yüzde 50’ye çıkarma tehdidinin sektör için büyük bir tehdit olduğunu vurguladı. 2018’de benzer bir uygulama sonrası Türk çeliği ihracatı ABD pazarında %71 oranında azalmış ve yıllık ihracat hacmi 2.4 milyon tondan 450 bin tona kadar gerilemişti. Ertan, “ABD pazarı neredeyse tamamen kapanacak” uyarısında bulunurken, sektörün alternatif pazarlara yönelmeye çalıştığını ancak bunun lojistik, finansman ve rekabet gibi yeni zorlukları beraberinde getirdiğini ifade etti.
Öte yandan, Amerikan Demir ve Çelik Enstitüsü (AISI) ise ABD’deki çelik üreticilerini korumak için bu tarife artışını destekledi. AISI CEO’su Kevin Dempsey, Çin’in dünya çelik kapasite fazlasının ve ihracatının artması nedeniyle bu tür önlemlerin gerekli olduğunu savundu.
ABD’ye %25 tarifelerle ihracat yapan Türk ve diğer Avrupa üreticileri, ABD pazarına erişmek için ürünlerinin üretim maliyetlerini sübvanse etmeye istekli olduğunu söylediler. Şu anda OCTG ürünleri için yürütülen görüşmelerde, üreticinin %25’lik tarifeler için üretim sübvansiyonu sağlamaya hazır olduğu belirtiliyor. Son açıklamalar ışığında ise, %50’lik tarife oranına karşılık potansiyel bir fiyat sübvansiyonu ihtimali şu anda gözden geçiriliyor.
Avrupa çelik endüstrisi de baskı altında
ABD’nin çelik tarifelerini artırması, sadece ABD ve Türkiye arasında değil, Avrupa’da da sektör üzerinde büyük baskı yaratıyor. Alman Çelik Federasyonu Genel Müdürü Kerstin Maria Rippel, transatlantik ticaret ilişkilerinde yeni bir gerilimin başladığını ve Avrupa ekonomisine ek yük getireceğini belirtti. Rippel’e göre, ABD’ye yüksek vergiler nedeniyle dışlanan ülkelerin alternatif pazar olarak Avrupa’yı tercih etmesi, Avrupa içindeki ithalat baskısını artıracak.
Ancak sektör temsilcilerine göre Avrupa çelik sektörünün önünde ciddi bir problem daha bulunuyor: Rusya ve Asya menşeli ithalatlarda kısıtlama ve kontrol eksikliği. Örneğin Çin’den getirilen kütük, hurda fiyatlarıyla neredeyse aynı seviyede ithal edilebiliyor. Bu durum, Avrupa’daki yerli üreticiler için temel bir soruna dönüşüyor ve sektörde fiyat rekabetini olumsuz etkiliyor.
Bugün Avrupa’da çeliğin üçte biri ithalatla karşılanırken, bunun önemli bir kısmı Rusya’dan geliyor. SteelRadar’a konuşan kaynaklar, Avrupa çelik endüstrisi için acil olarak güçlü ticaret koruma önlemlerinin hayata geçirilmesi ve ABD ile ikili anlaşmalar yapılması gerektiğini vurguluyor.
Alternatif stratejiler
ABD çelik sektöründe Çin ve Rusya menşeli ürünlerin, Meksika ve Kanada üzerinden form değiştirerek pazara girdiği belirtiliyor. Benzer bir yöntemin, ilerleyen dönemlerde ABD pazarına bağımlı Türk üreticiler tarafından da tercih edilebileceği ifade ediliyor.
Avrupa’da ise ABD tarifelerinin dolaylı etkileri, ithalat baskısını artırarak yerli üretimi zor durumda bırakıyor. Bu gelişmeler, AB’den daha katı ticaret koruma önlemlerinin gündeme gelmesine neden olurken; ABD’nin agresif ticaret politikaları ve mahkeme kararları, küresel ticarette yeni dalgalanmalara kapı aralıyor.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı